20110503

stream of consciousness

sene 2011 ve ben her zamanki gibi virgülsüz noktasız bol devrik cümlelerin hesabındayım.nereden başlayacağımın muhtemelen önemi yok çünkü düşündüğüm hızla ve şekilde yazıyorsam belli bir düzenin ortam şartlarında lüks olduğu gerçeğini kabul ederek adımı atmışımdır.evet 2011 demiştim.2011 ve hatta hala 2011.sürekli 2011.çünkü 2011in yaptıklarından başka bir şey düşünemiyorum şu aralar.kendi içimde beddualardan bir demet yaptım, methiyelerden (!) çin'e yol yaptım.ya da çin seddi ile yarıştırıyorum uzunluğunu.şu oldu bu oldu şu şunu yaptı.bu bu konuda ibneydi demeye bile gerek görmüyorum.nitekim her zaman üst ölçek insanıydım.detay sapığı olsam bile büyük resme ya da resim değil o fotoğrafa bakmayı biliyorum ve böylece daha büyük üzülüyorum ya da şaşırıyorum diyelim.evet şaşırmak.2011in resmi kelimesi şaşırmak ve 2011in resmi teması ibnelik.bu noktada küfür etsem mi bilemedim.gerçi küfür etsem ağzımın ayarını bozsam iyi olur.zira sızdırmak ve kirlenmek iyidir.sonuçta sana faydası oluyor.değil mi clarissa? bir gün yaşamak bile çok tehlikelidir diyorsun.camus de ya da meursault da aynı şeyi söylüyor.dünya üzerinde bir gün geçirmek yeterli anımsamak için hayalinde canlandırabilmek için ya da istiyorsan acı çekmek için ve ya kendini öldürmek için.neyse neyse neyse. yazdığım hızla neyse yani neyse/3 km/saat .kaçındığım halde uzak kalamadığım kişilerin de kalmasını sağlayamadığım bir şey plastik deformasyon.her ne kadar teknik terim olsa da hayatlarımız üzerinden değerlendirdiğimde çok doğru ya da çok acı olduğunu anladığım bir şey. ve ben ya şu süper kahramanlı filmlerdeki tiplerden biriyim ya da koku yorgunluğunun farklı bir versiyonunu tecrübe ediyorum.şükürler olsun mu demeliydim yoksa? bir ''unbreakable'' olup en küçük dokunuştan japonya'daki o kocaman deprem şiddetinde etkilenmek ister miydim bilmiyorum.şimdi neyselerim hızlanıyor ya da ben ters yönde çok hızlı ilerliyorum.ne demek istediğimi fizik dersi almışlar bilir.bilin ya da.şaşıran insanın ağzının açık kalma oranı ya da mesafesi üzerinden ilerlemek üzereyim.öyle ki o açıklığı sabit tutmak istiyorum böylece her seferinde şaşırıp sonrasında aç kapa artema yapmak suretiyle suratımın kırışmasını ya da çene kemiklerimin eprimesini ya da enerji harcamayı reddediyorum.hem temkin dedikleri bu olsa gerek değil mi? bence de.yenidoğanların neden ağladıklarını hepimiz biliyor olmalıyız henüz hava girmemiş o ciğerlere zbam diye hava girince tabi ki canın yanacak.benzer şekilde hissediyorum.ama bu hissin bir kere olması gerekiyordu.böyle anlaşmamıştık ama değil mi tanrıcığım?işte bu noktalarda tam bir mimar oluyorum ve senin her yaptığını eleştirmek istiyorum.tıpkı o fıkrada olduğu gibi.biraz ara verdim akışa.ve direk sıkıldım.çünkü hep böyle oluyor şunu şunu yazarım diyorum sonra birden onu yazı ile ifade etmek bana çok ucuz geliyor.aklımdaki muhteşemliği ile kalsın ya da ben doğru cümleleri bulana kadar bekleyeyim diyorum sonra unutuyorum.sonra diyorum ki leonard olsam sınırsız deri yüzeyim olsa onu çekiştirebilsem hatırlamak adına yazdığım her şeyi derimi çekiştirmek suretiyle gözümün önüne getirebilsem vesaire vesaire.şimdi yazının sonlarına geldiğimi hissediyorum sakince olaya son veren bir düşünce bulmam lazım gibi geliyor halbuki değil.çünkü hiçbir şey yok.ya da her şey var.en azından görmek isteyen için mevcut.zaten hep böyle ilerlemedik mi? görmek isteyenler için diye diye bunu yaptık.bundan sonra işi nihat beyan'a devrediyorum.gerekirse boş kağıda imza attırarak ilerleticem süreçleri.
atom bombacı amcanın dediği gibi bunun öyle ya da böyle bir şekilde olacağını hesaba katmalıydık.
değil mi?

7 yorum:

pudra dedi ki...

öğüdünü dikkate alıyorum

vincent vega dedi ki...

o zaman hoşgeldin bu beyaz sayfaya

pudra dedi ki...

başarılarımın devamını diliyorum:)
sen de diliyor musun?

vincent vega dedi ki...

bencil bir edayla tüm başarılar senin olsun :)

pudra dedi ki...

teşekkürler.aynı performansı senden bekliyorum.

vincent vega dedi ki...

belki bir gün

pudra dedi ki...

gelecek hızlı gelsin.