20071231

yani

yeni yıla da yaptıklarımı özetleyen egoist bir şarkıyla girmiş olmanın haklı gururunu yaşıyorum
frank sinatra/i did it my way.

ahahahahahaha

***yolladığım saatte bilgisayar saatime göre yeni yılıma girmiştim.bana ne.

&%/&^+&%(=)()=(=?)(?=)

kişisel sayfam olmasına rağmen ancak bir derece kişiselleştirebiliyorum ya işte bu beni biraz daha sinirlendiriyor.
sinirlenmek deyince,sinirlendiği zaman üşüyüp titreyen kaç kişi var?
ve tabii ki daha fazla yazmak da lazımdı ama ket deniyor buna işte olmadı set.
ama sansürsüz ancak şunu yazabilirim ,düşünmekten kabız oldum,düşünsel yönden kabız oldum.
Laleli Baba gel de bir sırtımı sıvazla,padişah gibi gözden çıkarılacak bir tahtım yok ama kişisel rahatsızlıklarımın çevreye kamusal rahatsızlık vermesine tanık olmaktan insanları kurtarmış olursun.
Her şeyin karşılığı madde olacak değil ya biraz da amme hizmeti yapmalı.

Zero 7 / Home


Sezen Cumhur Önal-vari bir uğurlama yapalım.Geceye bu parça ile elveda diyorum.
Çok da anlamlıdır,anlamlandıramayan çok sevgili domuz ve ek olarak öküz kişiye de selamlarımı yolluyorum.

20071230

The Departed/a.k.a Köstebek



Arkadaşlar üşenmemiş filmi özetlemiş.Çok da güzel olmuş.


Ve bu da Amerikan polislerinin klişe alikıran başkesen tavrının filmdeki somut örneği amca-ları-mızın bol küfürlü 3 dağıtan sahnesinin toplaması. Bunu da seveceksiniz.

Görsel Hafıza



Gün geçmesin ki kendimizi daha kötü hissetmemize imkan verilmesin.Her daim maymunlara şempanzelere sempati beslemişimdir,onları hor görmekten çekinip fıstık attığımda el çırpmalarından yola çıkarak onu aptal belleyip üstünlüğüm karşısında keyif almaya yeltenmekten kaçınmıştım.
Çünkü biliyorsunuz Evrim Teorisi-evet ya da hayırını sorgulamıyorum- nedeniyle insanlar ataları sandıkları ya da sanmak istemedikleri bu memelilere kin beslemekten öte dalga geçerek tatmin olmakta-en azından en öküz olanları-
Stumble Upon sağolsun ki rastgele denk getirme özelliği sayesinde yukarıda linkini verdiğim durumlardan da haberim oluyor.
İzlemelisiniz,ben daha sayıların nerelerde olduğunu idrak edene kadar hayvan tıkır tıkır gayet rahat bir şekilde sayıların yerini onayladı.Devamını izlerseniz bir insanoğlu aynısını yapmaya çalışıyor ama o başarısız oluyor.
Ey insanoğlu izle sonra titre ve sonra kendine gel!
**Görsel hafızanın göreli olduğunu biliyorum

20071229

sürpriz



iyi yıllar dileye dileye bir hal olsam da tekrar güzel seneler dileğinde bulunmak istiyorum bu görselle hatta.

geçirmeyen geçen güzel seneleriniz olsun.
benim için de hızl(ı+a) geç-ir-meyen zaman dileyin lütfen.
kiss kiss bang bang.

20071228

Dolls

Bir kısımın izlediğini ve ya bildiğini düşünüyorum-izlemeden de bilebilirsiniz- ama buraya koyup bilmeyenlerin de bilmesini sağlamak istiyorum.
Takeshi Kitano'nun yine yapmış dediklerinden.

Bu filmi subliminal textlere benzetiyorum.
şimdi subliminal text nedir derseniz açıklayayım-çok tarzanca olsa da-;herhangi bir şeyin içinde gizli olan mesaj oluyor.Mesela x-files'da vardı ,siz televizyn izlerken gözünüzün farkedemeyeceği hızda satırlar ya da görseller geçiyor ve siz onun idrakına varamasanız da beyniniz onu algılıyor ve orda yazıyor eğer komutu uyguluyor vs vs.
bu filmde de bana göre subliminal metin ya da duygu var.yani çok basit,bir şekilde izlediğinde 'bu ne ' dedirten bir akışa sahip ama sonra sahne sahne dank ediyor insanın aklına,beklenmeyen bir anda,belki renkler,belki müzik,belki mimik ama bunu beyninin kendini yormasına izin vermeden yaptırıyor.




* bu görsel de filmin girişinde yer alan ve filmi oluşturan 3 hikaye ile kesinlikle alakalı olan ama bunu farkedemeyeceğiniz kukla sahnesinden bir kesit.

neymiş?

yanlış hayat doğru yaşanmaz-mış

Birazcık HAYVAN ol arkadaşım (!)

Bu konu hakkında yazmadan durabileceğimi sanmıyorum.Her kurban bayramında aynı şeyler oluyor.Toplu kesim yeri uygulaması varken insanlar yine evlerinin önünde kesiyor,bu manzaralara alışkın OLAMAYAN insanların ya midelerini ya da ruhlarını kaldırırken o derece umarsız olup biraz da dalça geçiyorlar ki daha fazla şaşırıyorum.

Galiba 8 yaşındaydım mahallede ÇOCUK PARKINDA bir adet boğa kesiyorlardı ve ben de tüm o haşinliğimle dayanabileceğimi sanıp ve hatta 'amca bana bişi olmaz' diyerek kesimi izlemeye çalışmıştım.Sonra zaten bayılmışım.
Neyse kendimi bildim bileli hayvanlara eziyet edildiğinde çıldırıyorum,Panter Emel kontenjanına geçiyorum ama insanlara saldıramayıp ,olayı içimde yaşayıp kahroluyorum.Çok zor ağladığım bir gerçektir ama herhangi bir hayvana eziyet edildiğine şahit olduğumda ağlayabilip ,televizyonda izliyorsam televizyonu kırmaya yeltenebiliyorum.

Hayvanlardan korkmak başkadır ama hayvanları sevmemek daha tarifsiz bir şeydir.Yani bir insan neden bir hayvana durup dururken zarar verir ya da bir insan neden kurban edeceği bir hayvana eziyet eder.Bu nasıl ibadet anlayışı ya da sen nasıl müslümansın amca? soruyorum.

Yazılar okuyorum , küçük çocukların önünde kesmeyin,eğer onunla yakın temas içindeyse kesildiğinden haberi olmasın vs vs , hadi bunlar kabul edilebilir şeyler ama anneniz ya da babanızın o sevdiğiniz hayvana bir de eziyet yaptığını görseydiniz nasıl tepki verirdiniz?
Ben galiba ailemden nefret ederdim.
Şükür ki bu konuda duyarlı ve duygusal bir aile sahibiyim,gördüğü kediyi tekmeleyen bir annem olsaydı muhtemelen o öldüğünde mezarına bile gidip ağlamazdım-BU DERECE CİDDİYİM-
Gerçi ailemizdir diyerek ne de olsa nefret etme şansımız olamıyor,hatta nefret ettiğimiz an kendimizden nefret ediyoruz. Değil mi?
Çok ahkam kesen insanların oluşturduğu milletiz ,insanlığa ya da insanların insanlığına dair çok güzel ahkam kesebiliyoruz ama insan olmanın özünde ne olduğunu muhtemelen bilmiyoruz ya da bilmek istemiyoruz.

Uygulamaları prosedür gereği yaparken baştan savmaya o derece alışmışız ki insan olmak ya da tüm dinlerin gerektirdiği şekilde iyi insan olmak kısımlarını hep es geçiyoruz.

muazzam seneler

evet yılbaşı yaklaşıyor,esasında çok mesafeli bir dönüm geçirmek istiyordum kimseye temas etmeden,kimsenin yeni yılını kutlamadan falan da filan ama olmuyor.
insanın içinde bazen kırıntı kadar olsa da insanlık ve iletişim hevesi kalıyor.
bu sanatçıyı Brandon sayesinde tanıdım sonrası zaten geliyor,tek şarkı ile kalamıyorsunuz araştırıp fazlasını ediniyorsunuz.
ve ben de istedim ki buruk ya da tariflenmeye açık zamanlar geçirenler varsa eğer bu videolar size belki kılavuz olabilir.

Craig Armstrong feat Liz Fraser - This Love



Craig Armstrong - Paris


Craig Armstrong - Armageddon



sonrasındaki sessizliğinizin keyfini çıkarmanız dileğiyle.

20071226

hand me the key you fucking cocksucker




bu video the usual suspects filminden bir kısım.Günlerdir hatta haftalardır başlıktaki cümleyi tam da Kevin Spacey vurgusu ile tekrar edip duruyorum sonra iki numaralı arkadaşın yani Michale Mcminus'ın(Stephen Baldwin) cümleyi okuyuşunu hatırlayıp insanların deli bu demesine imkan sağlayacak şekilde gülüyorum.
Pollyannacılık değil ama galiba her saçma durumda böyle maymunluk yapabilmeyi becerebilmek gerekiyor

m-imleç

evet ziyadesiyle rötarlı bir şekilde çok sevgili Buzcevheri arkadaşımın mimlemesini görüp arttırıyorum.
mimleme olayı galiba yakın zamanda çıktı ya da ben yeni haberdar oldum bir şekilde keyifli bir şey ama önce mimlediğiniz kişinin mimlendiğini idrak etmesi durumu var o kısımda artık dumanla mı haberleşirsiniz,adını göğe mi yansıtırsınız bilemiyorum.

Cevaplanacak Sorular:

1-Blog yazmaya ilk defa nasıl başladım?

2-Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?

3-Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

4-Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?

5-Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?

bunlarmış.

Şimdi vakit kaybetmeden cevaplayıp topu keyifle başkalarına atmaya hazırlanıyorum:)

1) Blog yazmaya esasında neredeyse 1.5 sene önce başladım ancak herhangi bir blog servisini kullanarak yazmaya ise Ekim ayında başladım.

2)Son derece rastgele ve son derece amatörce yazıyorum.Esasında amatör kullanımı anlamını karşılamayacak bir beceriksizlikle yazıyorum.Günlük olmasın ama bir şekilde benle alakalı olsun tavrının hakim olduğu gel-giti bol olan yazılar.

3)Herhangi bir şeyden feragat etmiyorum çünkü zaten estiği saniye yazıyorum,olmadı not alıyorum sonra yazıyorum.

4)Blog yazmanın amacı kendini ifade etmektir bir şekilde kim ya da nerde olduğunu bilmediğiniz kişilerden sizinle benzer olanlara temas edebilmektir ama bunu populer bir kaygı ve blograzzi'de gördüğümüz gibi saçmasapan şekilde yapılmasını da saçma ve gereksiz buluyorum.Bu bağlamda ara ara populer kaygımın kurbanı olmama ramak kalıyor olsa da kendimi toplayıp düzensizliğimin içindeki düzene geri dönüyorum.

5)Bilemiyorum ancak tek bir blogla yazmayı ne kadar sürdüreceğim konusunda kesin bir cevap verebilirim sadece.Birden fazla bloga bölünüp düşüncelerimi disipline edip böylece konuya göre araştırma yapıp kendimi geliştirmeyi hesaplıyorum 3 vakte kadar.


ve ben de mimlemek için kendime kafcamus , brandon ve özgürizm arkadaşlarımı seçiyorum.
umarım tez zamanda görürler de mimleme olayı bir anlam bulur.

şiirim geldi bırakın beni




esasında bu görselin Savaş Dinçel'in ölümü nedeniyle burda yer almış olduğunu düşünebilirsiniz ama genel olarak şu saçmasapan ruh halimdir burda bulunmasına sebep.
ve sonra Savaş Dinçel'in ölümünün günlerdir ertelediğim etkisi ile hissiyat açısından şaftımda daha fazla kayma oldu.
Ölmesinden korktuğum,onun yüzünden korkarak gazetelere baktığım bir kişiydi.
Vakitin çok geç olmasının götürülerini gör-e-meden öldüğü için sevinçliyim aslında. Ama özleyeceğim aşikar.

20071225

düzensizliğin düzeni :?

tariflemeleri seven bir insanım ama bazen tariflememeyi tercih ederken buluyorum kendimi.yaşanılanların bendeki karşılığı bazen kelimelerden ya da fotoğraflardan uzak kalmalı diye düşünüyorum.
bazen sadece kokular anahtar oluyor ya da onların anlamlarının saklandığı yerler oluyor bazen de herhangi bir parçadaki herhangi bir saniye,herhangi bir ses bunu sağlıyor.
düşünüyorum ne yazabilirimden öte nasıl yazabilirim, nasıl anlamlandırabilirim kısmını.
bu bir görüşme için en iyi milyon adet kıyafetinizi deneyip,hiçbirini o gün baktığınız gözlerinizle üstünüzde yeterli görmeyip,en sonunda en kötüsünde karar kılmanız olasılığının ve korkusunun olması oluyor-en azından bende-
korkuyorum çünkü tariflemeye çalıştığım an yeterli ve hatta layık gördüğüm kelimeler o durumu yeterince anlatamazsa ,ben de anlatmak istemediğimi anlatmışken kendimi bulursam bu benim için can sıkıcı olur.
demeye çalışırken konuyu uzatıp hala daha tariflenemediğini tariflemeye çalıştığım o ki anlatabilmek istemiyorum , anlatabilmelerimin yeterliliğini sorgulamak için ''anlatabildim mi?'' demek de istemiyorum.
bazı şeyler kalıplarımıza sokulmadığı zaman sanki kişisel tarihimizde daha aktif oluyor,unutulacakmış kaygısının tam aksini ispat ederek sürekli su yüzünde olduğu için unutulamayan olmayı icra ediyor.
işte bu yüzden gak guk diyerek, bunca kelime ile lafı uzatarak anlatmanın A'sını bile icra etmiyorum.
bırak dağınık kalsın derler ya öyle bir şey.

aklıma bir cümle geldi ,kızı Burçak Çerezcioğlu'nun ölümünden sonra Mehmet Çerezcioğlu şöyle demiş;
-karışık bir odada yaşanmışlık vardır,ben düzeni severdim, al işte!
böyle işte.

göç

of nasıl da alakasız görünüp derinlerde anlam taşıyormuş anlamı kazandı ama

gerçekten öyle ama,ciddiyim.
valla

20071209

pes dememek için bir adet es


ne zaman bende mevcut olana layık olduğumu düşünürüm hatta ona layık olduğuma emin olurum işte o zaman geri dönerim.
şimdi yağmurlu bir havada,su seviyesinin yükseldiği,insanları ıslatmaktan orgazmik keyif alan araçların geçtiği bir yolda şemsiyesiz ve elinde çok önemli dosyaları olan bir insan olarak yürüme zamanı.
bakalım becerebilecek miyim?

*foto olmadan çağrışamıyorum sanki.
**nasıl da dolaylı anlattım da amacıma ulaştım
***bir insan günlüğüne neden dönücem yazar mesela? ve ben neden onun gibi bir şey yapıyorum?

bilmiyorum.
her neyse
şimdi i.g.i

Estetik operasyonlarla surat ifadelerinin birbirine benziyor oluşunu geçtim artık gariptir Kıyafetlerin Kızılay’dan dağıtılmışlığı da ,hani robot resim çıkarılması istense, en az 50 kişiyi aynı ifade, duruş ve yüz hatları ile algılatmaya sebep olacaktır.

Üniformalardan yakındığımız zamanlara sırtımızı dönercesine resmi olarak üniforma adını almamış fiili olarak da bu işi çok harika götüren kıyafetlerle tam da 19 mayıs törenleri flama çalışmalarında belli açıdan bakıldığında aynı renkte görülmesi istenen kısımların aynı renk ve bütünlükte görüldüğü durumlarla yarışır olduk

Ay’ı geçtim çin seddinden sonra sağdan soldan ve hatta 2 metre tepeden bile görülebilen yegane şey üniformalarımız

Heil hitler yerine

Heil marka demek de son derece yerinde olabilir.

20071208

vista

İnsan gözünün vistası yani görüş açısı üst seviyede 27 derece

Alt seviyede ise 42 dereceymiş.

Acaba gördüklerim ya da algıladıklarımın ne kadarı bu derecelerin hakkını veriyor orası muallak

Üstüne sezon sonu indirimden aldığım artık bana birkaç beden küçük gelen önyargıyı ve tez canlılığı eklediğimde gandalf’ın 5. Günün şafağında rohan ordusu ile doğudaki tepelerden inişindeki haşmet, heyecan ve çoşkuyu aratmayan ortam yaratılıyor

Hatta ben diyeyim polat alemdar vari bir cendere parçası fonda

Sen de miroğlu haydarinna rinna rinna rinanay

Sonrası ise ineklerin bile merkezine girdiği an havalarda uçuştuğu bir hortumun sonrası

Muazzam

Muhteşem

Gösterişli hatta şatafatlı ancak 1/8’lik bir yarar oranını bile beraberinde getirmiyor

homme

bugün bir saçmalık aklıma geldi
bir ayda ortalama 7 gün kanayıp ölmeyen bir yaratığa-kadın demeye getiriliyor- nasıl güvenilir?

düzeltiyorum hayatının bir çok anında kendine bahşedilen 2 beyinden aşağıdakine sık sık kan pompalatan, dengeleyemediği için yukarıya yeterli gelemeyen kan nedeniyle gitgide ahmaklaşan ,bunu bildiği halde devam eden bir erkekle -ona güvenmeyi bırakıyorum- nasıl muhatap olabilirim?

neyse bu da pek feminist bir tavrın bayraklısı olmaya işaret oldu.
her haliniz tarafımdan kabuldur ne de olsa xx xy çaprazlaması ve küresel ısınmanın spermlerinize etki etmesi nedeniyle azalıyorsunuz.
değerinizi bilmeli,güneşten korumalı,7den fazlanızı üstüste istiflememeli,koku ve nemden korumalıyım:)
and içerim.


*düzelte düzelte bir hal oldum.odama gidip bu hatalarımı düşüneyim.

mutfakta biri mi var?

derler ki bazı alışkanlıklar toplu bilinç vasıtası ile bizim onları edindiğimizi farketmeden bizim oluyormuş.
Bu da neden sürekli yakındığımızı,yakınmamızdaki amaçsızlığımızı,yakındığımız zaman bir çözüm olmayacağını kabullendiğimizi gösteriyor.
benim merak ettiğim kaçımız bunu bilmeden yapıyoruz,kaçımız bunu farkedip doğal seleksiyon vasıtayla çıkıntı olarak algılanmamak için bilerek isteyerek yapıyoruz?
aslında sanmıyorum da bu gibi olumsuzluğu sürekli kendisiyle birlikte tutmak isteyen bilinçli bir ruhun olabileceğini.
bunların hepsinin nedeni kedidir kedi.
hatta mutfaktaki biri'dir.

sonra?
sonrası hep aynı şeyleri yaşıyorum tadında polise öğrenişmiş çaresizlik ihbarları

maymun iştahı

Ummak esasında otobüs durağında günün en son otobüsünü beklemektir.bundan ötesi neden olmalı,olmayınca neden hırçınlaşmalı?
Sezon sonu indirimden tabi ki size en yakışanı alacaksınız kesinlikle doğru ama sezon sonu indirimden u z u n vadede hayalkırıklığı almak ne derece mantıklı?Yatırım konusunda biraz ailelerimizin problem çocuklarıyız korkarım ki.
Halbuki öğrenmek lazım.Kabullenmeyi öğrenmek lazım.Konunun merkezine teğet geçmeye başladığımı anladığım dakika ben de bunu engellemeyi öğrenmeliyim.


Nerde kalmalara en yakın noktada kalmıştık?
evet bence de çok tehlikeli bir farkındalık.Esasında kim olduğunu bilmek ama belli etmemek ile alakalı.
1. dereceden alakalı ama ne yazık ki yangında öncelikli olarak kurtarılmaması gereken bir farkındalık.

20071205

Aman yarabbi

Klip Ardıç adlı bir yeni yetme şarkıcıya ait ve parçanın adı ''Kalpsizim''


Kanaldan kanala geçiş yaparken bir şekilde bu kanalda yani Kral Tv'de kalmışım(tamamen tesadüfi diyerek açıklamak zorunda hissediyorum kendimi) Neyse efendim sonra beter bir ses duymamla maalesef saçmasapan her şeyi bünyesine katma sevdalısı hafızam atağa geçti ve pür dikkat klibi izlemeye başladım.Bir şekilde ilgi çekmesi çok zor gibi görünüyor ancak eğer son 1 2 dakikasına denk gelirseniz eminim ki siz de takılıp kalacaksınızdır.
Şimdi klibin içinde mevcut olan durumları listeliyorum bir kaç görsel ile de algılarınıza daha başarılı bir şekilde hitab edebilirim
evvet;
eller:Arkadaşımızın elleri isyankar bir eda ile kapanıp ,açılıp, yumruk yapılır,önündeki cama hınçla vuruyormuş gibisinden tavır içine sokuluyor.Sürekli hareket içindeler ve genel olarak her an bir şeye saldıracakmış hissiyatını bize monte ediyor.
tren yolu:artık gidenin gitmişliğini göstermek için tren,tren yolu,tren garı,tren garındaki tabelalar vurgulanmakta ve tabi ki ara ara ritmik olarak şarkıya tat(!) veren benim kalkış sireni olarak adlandırabileceğim ses katılmakta.Yani vakit geçti gitti,son tren de kalktı kalkacak sen klibinde parçalanmaya devam et yiğidim tribi.
Cam ve yağmur:delice yağmur yağıyor ,arkadaş camın arkasından yukarıda bahsettiğim şekilde isyankar tavırlarla seyrimize sunuluyor cama avuçlarını bastırıyor o esnada anlam veremiyorum camı okşuyor mu kırmak mı istiyor ama klip boyunca muhtelif aralıklarla camla temaslarından kaçınmıyor.
tren rayları: bu arkadaşımız kedi kontenjanından çok canlı çünkü klip içinde kendisini bir kere de tren raylarında güneşleniyormuşçasına sereserpe serilmiş belki de ölmüş olarak görüyoruz.


yağmur yağdı
gözlerim ıslandı
sebebi yağmur değil
zaten ıslaktı


gibi bir kısım da mevcut şarkı içinde,bu benim hayata daha sıkı sarılmamı sağlamadı değil Allah sizi inandırsın.

şimdi de sıra görselli anlatımlarımızda;

burdaki ifade olmuyor olmuyor gittin sensiz hiçbir şey olmuyor havasında klip içinde bir kaç defa daha tanık olabilirsiniz bu çaresiz ifadeye.


tamam diyoruz ,neyse bir şekilde sindirebiliriz diyoruz ama arkadaşın birden belden yukarısı çıplak,kataloglara poz veriyormuşçasına fiziki görünüşünü dayattığı,yağmur altı ağlayıp kendini yerlere vurma sahnesi ile karşılaşıyoruz,neden böyle bir şey yaptığını anlamak istemiyorum belki de, ama lütfen çaresizlikten öte kol kaslarımı da hazır klip çekiliyor göstereyimci tavıra biraz daha dikkatli bakın.

bu da ağlatan sahnelerden,bunu izlediğinizde en azından videodaki sürekli haline tanık olduğunuzda sanmıyorum ki suratınızdaki ciddi ifade hala mevcut olsun,arkadaş anayolda fazla futbol oynamaktan çarpılmış bacakları ile isyankar,hızlı ve sinirli bir şekilde yürüyor daha sonra birden hırsla deri montunu çıkarıp atıyor ve birden bir adet araba lastiği peydahlanıyor ve hışımla ona gelişine tekme vurmaya çalışıyor ancak bir şekilde istediği olmuyor bir kere daha hamle yapıyor.
Anlayamıyorsun neden bir insan böyle bir şey yapsın ya da anayolda yuvarlanan tekerleğe denk gelip onu tekmelemeye çalışsın.
Bu da böyle bir aksiyon diyerek diğer kareye geçiyoruz

ve öldüren sahne!!!!!!!!!!!!!!!!!!.
Bunun evveli de var tabi ama bu daha belirgin.arkadaşı bir şekilde bir adet minibüsün altında görüyoruz ,sanırsınız ki şöyle bir gölgenden faydalanayım diyerek altına geçmiş arabanın ama daha sonra şöförün kahretsin birini ezdim gibisinden kafasını elleri arasına almasındna anlıyoruz ki arkadaşı ezmiş ,tamam bu da kabul ama daha sonra kahramanımızı
yukarıda gördüğünüz gibi arabayı yumruklarken görüyoruz bu noktadan sonra zaten anlamaya çalışmam son buluyor,umuyorum ki sizin de böyle olacak.

Klibi lütfen baştan sona izleyin,özellikle 4.20'den itibaren izleyin.Sonrasında eminim ki hayatınız size daha anlamlı gelecektir.
Öperim.

20071204

bana da lo lo lo yaparsın artık

bir albümün en populer şarkılarının tümleyeninde en gizli saklı kalmış,en klibi olmayan parçayı haastalıklı bir şekilde beğenmek ve ona ait bir görseli bulamayacağınızı bilerek kıvranmak ne kadar zevkli biliyor musunuz?
hadi hadi biliyorum ki hepiniz biliyorsunuz
ya da bir çoğunuz gerçekten revaçta olanı beğenmek konusunda şartlı reflekslerinizi devreye sokuyorsunuz.

akma kokma sınırı

sabırlı olmayı değil olamadığım halde sabırlı olmaya çalışmayı ya da sabırlı oldurulmaya çalışmayı sevmiyorum.

neden beklemeli
neden tolerans aralıkları arasında olmayan bir istismara tahammül edilmeli ya da tahammül ediyormuş playback'i yapmalı ama aslında öyle olmadığını ifşa eden parmaklara bakarak düşünsel boyutta gizli siniri yaşamaya mahkum edilmeli?
evet birileri böyle zamanlarda geliyor beyninize bir adet f tipi kuruyor gidiyor
hareket ve hakaret alanınız kısıtlı
şöyle yayıla yayıla tuvalet sefanız yani kişinin ya da durumun içine SIÇMA durumunuz olamıyor.
volta atamıyorsunuz çünkü sinirli değilmiş gibisinden bir ifadeniz olmalı.
velhasılkelam
sabrettiğimi gördüm canım sıkıldı,sabrettiğim anların bana potansiyel ülser adayı olma konusunda yardım ve yataklık yaptığını gördüm daha bir canım sıkıldı,
üstüne üstlük bunların sebebinin yine yine yine ben olduğunu idrak etmek zorunda kaldım işte buna çok daha fazla canım sıkıldı.
bakalım bilmem kaç zaman sonra bugünleri hatırlayıp evvel zamandaki günlerimi hatırlayışlarımdaki hissiyatlara eşitlenme ve uyumun zirvesinde fink atma imkanım olacak mı?

bir tümörüm olursa adını sabır koyabilirim.

20071201

Saatleri Ayarlama Enstitüsünde Şaibe Yaratmak İstiyorum

sezen aksu 'zaman sadece birazcık zaman' diyordu galiba,kalanı aşk şarkısı mıydı,ne anlatıyordu açıkçası ilgilenmiyorum.
buna baktığımda endirek şekilde muse/time is running out geliyor bir de nedense.
burda yapan kişi zamanın ne kadar depar atmayı seven olduğunu somut hale sokmuş gibi görünüyor.
hani şu bilmemkaçıncı olarak tamamlama şerefine bile nail olamadığım zamanla yarışma olayı,bilmemkaçıncı son derece geleneksel maratonu.
-i'll catch you later-ben seni daha sonra yakalarım,sana yetişirim-
ya da
-are you coming?-geliyor musun?
sorusunu yanıtsız bırakıp,duymayıp işimle-o da genelde kaygılanmak olur- zamanın benimle aynı noktada başlayıp, sürekli matematik derslerinde gözümüze sokulan çemberin etrafında 500 kere dönmüş olmasını görmek nasıl keyifli anlatamam

halbuki ben
-are you coming? kısmına
en ingiliz aksanı ile 'of course' demeyi çok isterdim.
hala da istiyorum Allah sizi inandırsın.
Açıkçası ben zamana yetişemediğimi görmek istemiyorum,onun koşusunda ayakları altında ezilen olmak burdan sabah uykusu gibi cazip görünüyor.
*

milenyum eklerler: görselin bulunduğu site budur

Hayvan Çiftliği Reloaded

'All animals are equal, but some animals are more equal than others''
diyor George Orwell.
Sonra bu görsele bakıyorum some animals kısmını karşılayan kısımdaki domuz ile insanın evrimleşmiş hali olan domuz arasındaki 7 farkı bulamamaya çalışıyorum.
Nitekim bulamıyorum da.

Bir arkadaş hepimizin cinsiyetsizleştiğini söylemişti bana göre bunun sonu fiili hayvanlığımızın resmen ve fiziksel olarak ,şu hep tenkit ettiğimiz domuz hayvanına dönüşmektir.

Ve bunun islam dini ile falanla filanla uzaktan yakından,sağdan soldan alakası yoktur.
Bir de bana göre insan doğal seleksiyonda galip gelen falan değildir.

Rakiplerin ve fillerin altındaki çimenler misali önemsiz görünen,dengeye elzem katkılar sağlayan diğer canlıların yok edilmesi ne derece doğal seleksiyonda galip gelmek olabilir ki?

Bu sadece kısa vadede öyle görünen kazanç,uzun vadede ise kayıptır.

Kaybımızın,başarısızlığımızın kutlamalarındayız bunu da kayıpları katmerleyerek yapmaktayız.
Özetle ne yapıyorsak bunun en iyisini yapıyoruz.
Yok etmenin,çuvallamanın,düşüşün,felakete sebebiyet vermenin.

Çok güzel organizmalarız biz,çok.