20071225

düzensizliğin düzeni :?

tariflemeleri seven bir insanım ama bazen tariflememeyi tercih ederken buluyorum kendimi.yaşanılanların bendeki karşılığı bazen kelimelerden ya da fotoğraflardan uzak kalmalı diye düşünüyorum.
bazen sadece kokular anahtar oluyor ya da onların anlamlarının saklandığı yerler oluyor bazen de herhangi bir parçadaki herhangi bir saniye,herhangi bir ses bunu sağlıyor.
düşünüyorum ne yazabilirimden öte nasıl yazabilirim, nasıl anlamlandırabilirim kısmını.
bu bir görüşme için en iyi milyon adet kıyafetinizi deneyip,hiçbirini o gün baktığınız gözlerinizle üstünüzde yeterli görmeyip,en sonunda en kötüsünde karar kılmanız olasılığının ve korkusunun olması oluyor-en azından bende-
korkuyorum çünkü tariflemeye çalıştığım an yeterli ve hatta layık gördüğüm kelimeler o durumu yeterince anlatamazsa ,ben de anlatmak istemediğimi anlatmışken kendimi bulursam bu benim için can sıkıcı olur.
demeye çalışırken konuyu uzatıp hala daha tariflenemediğini tariflemeye çalıştığım o ki anlatabilmek istemiyorum , anlatabilmelerimin yeterliliğini sorgulamak için ''anlatabildim mi?'' demek de istemiyorum.
bazı şeyler kalıplarımıza sokulmadığı zaman sanki kişisel tarihimizde daha aktif oluyor,unutulacakmış kaygısının tam aksini ispat ederek sürekli su yüzünde olduğu için unutulamayan olmayı icra ediyor.
işte bu yüzden gak guk diyerek, bunca kelime ile lafı uzatarak anlatmanın A'sını bile icra etmiyorum.
bırak dağınık kalsın derler ya öyle bir şey.

aklıma bir cümle geldi ,kızı Burçak Çerezcioğlu'nun ölümünden sonra Mehmet Çerezcioğlu şöyle demiş;
-karışık bir odada yaşanmışlık vardır,ben düzeni severdim, al işte!
böyle işte.

0 yorum: