
Work
1 hafta önce
evvel bir zamanda öğrendiğim ama her sene ancak o sene öğrenmişçesine şaşırdığım bir durum var ne kadar çok dile getirirsen, arka planında o konu olursa,ne kadar düşünürsen o kadar tecrübe ediyorsun.bir nevi kanla olmasa da nörotransmitter ile dolduruyorsun o tabula rasa'yı.bakmışsın kaderin olmuş ya da geçmişinin kaderi olmuş.görüyoruz ama bu sefer ders alıyoruz.yeter bu kadar ders aldım görünümlü ders alman gereken şeyi tecrübe etme fetişi.
geleneğimize devam edelim.
Total Perspektif Girdabı yansıttığı evren portresini, bilinen değerlere dayanarak bilinmeyeni yaklaşık olarak hesaplama yöntemiyle yapılan madde analizi ilkesinden yola çıkarak yapıyordu.
Açıklamak gerekirse - Evrenin içindeki her madde parçası Evrenin içindeki diğer madde parçalarından bir şekilde etkilendiğine göre, tüm yaradılışı -bütün güneşleri, bütün gezegenleri, bunların yörüngelerini, ekonomik ve toplumsal tarihlerini- küçük bir peri kekinden yola çıkarak yukarıda bahsedilen hesaplama yöntemiyle kestirmek mümkündür.
Total Perspektif Girdabı'nı keşfeden adam aslında bunu sadece karısını kızdırmak için yapmıştı.
Trin Tragula -ismi buydu- bir hayalperest, bir düşünür, bir spekulatif filozof ya da karısının ifadesiyle budalanın biriydi.
Zamanının inanılmaz bir bölümünü boşluğa bakarak harcadığı, çengelli iğnelerin mekanizması üzerine kafa yorduğu ya da peri keki parçacıklarının spektrogratif analizlerini yaptığı için karısı sürekli dıdır ederdi.
"Biraz orantı duygun olsun!" derdi karısı, bunu kimi zaman bir günde tam otuzsekiz kez söylerdi.
Bu yüzden de Total Perspektif girdabını yaptı - sırf karısına gününü göstermek için.
Total Perspektif Girdabı'nın uçlarından birine küçük bir peri keki parçasından -bilinen değerlere dayanarak bilinmeyeni yaklaşık olarak hesaplama yöntemiyle- elde ettiği bütün gerçekliği bağladı, diğer uca da karısını: Böylece aleti çalıştırdığında karısı yaradılışın bütün o sonsuzluğunu ve kendisinin onun içindeki yerini bir an için görebilecekti.
Sonuçta Trin Tragula'yı büyük bir dehşete düşüren şey, bu şokun karısının beynini tamamen harap etmesi oldu ama onu tatmin eden noktaysa şuydu: Bu büyüklükteki bir Evrende eğer yaşam var olacaksa, kişinin orantı dugusu diye bir lüksü kaldıramayacağını kesin olarak kanıtlamasıydı.
Something broke inside my stomach
I let the pieces lie just where they fell
(Being with you is hell)
bu ayrılmanın eski kromozomlar bir yana , yeni kromozomlar öbür yana gittiği anlamına gelmediğini, burada belirtmek gerekir, çünkü daha önce açıklamadıysam hemen açıklayayayım, her çubuk kalınlaştıktan sonra, uzunlamasına ikiye ayrılmıştı., onun için hepsi aynı biçimde eski ve aynı biçimde yeniydi. Bu önemli, çünkü az önce yinelemek yüklemini kullandım ve ifadem biraz anlaşılmaz oldu,bu nedenle yanlışlıkla özgün bir çubuk ve onun sureti başka bir çubuk olduğu dşünülebilirdi,ayrıca, o cümle tam yerine oturuyor olsa da, içinde kullandığım 'söylemek' yüklemi de oldukça yersizdi, çünkü söylemek için söyleyen bir kişinin söyleyecek bir şeyinin olması gerekir, ama böyle bir şey o zaman söz konusu ile olamazdı. Sizin anlayacağınız,aşık olmanın yarattığı ruh hallerinin belirsizliğini iyi tanımlamak zordur. Bir boşluğa sahip olmak için neşeli bir sabırsızlık duyuyor,boşluktan karşıma çıkabilecek şey için yanıp tutuşuyor,aynı zamanda sabırsızlık ve büyük istekle beklediğim şeyden hala yoksun olmanın verdiği acıyla,potansiyel olarak iki misli büyüfüğümü hissetmenin,ama yine de ona sahip olamamanın ,onun potansiyel olarak başkalarına da ait olduğunu düşünmenin verdiği korkunç acıyla kıvranıyordum.'işte aslında gerçek şuydu ki durup durup bu hislere gark ediyordum bünyemi.bilmiyorum bu kısımları okuyup evet bunlar metinin genelinden farklı şeylerden bahsediyor diyerek ayılacak mısınız ama bu şekilde daha rahat dışavuracağıma inanıyorum.25. saniye tadında bir şey diyelim.toparlayalım bu tırnak içi metinin söyledikleri ve sadece okuyabilenin anladığı kısım ile anlatamadıklarımı topladığımız zaman ortaya çıkan şey oluyor benim için aşk.' Potansiyel olarak bana ait olan bir şeyin potansiyel olarak başkalarına da ait olduğu düşüncesine katlanmanın verdiği acı, bu doymak bilmez kıskanç acı öyle bir doluluk hissi veriyordu ki, aşkın yalnızca acı olduğu düşüncesini doğuruyordu, yani doymak bilmez sabırsızlık,kıskanç umutsuzluktu, bu sabırsızlığın yarattığı isyan umutsuzluğun isyanıydı, umutsuzluk kendi çevresinde debelenerek daha da umutsuz hale geliyordu ,her umutsuzluk taneciği kendisiyle aynı taneciğe bakışımlı dizilerek bulunduğu durumdan çıkıyor,daha kötü bir duruma düşmek pahasına,eski durumunu parçalayıp yok ediyordi.